Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

11 Şubat 2014 Salı

SAFİ MEYHANE'DE TOLGA AKYILDIZ'IN ORGANİZASYONU İLE MÜZİK BLOG YAZARLARI BULUŞMASI

En Kötü Günümüz Böyle Olsun

2014 benim için güzel sürprizlerle başladı. Geçen hafta blog yazarlığımın benim açımdan en güzel ödüllerinden biri 5 Şubat’ta Tolga Akyıldız’ın düzenlediği müzik blogları yazarları buluşmasına gidebilmem oldu. Tolga Akyıldız'ın dahiyane fikri olan ve daha önce başka bir sponsorla yapılan gecelerin devamı olan, müzik blog yazarlarıyla önemli müzisyenleri bir araya getirerek fikir paylaşımları yaparken, keyifli buluşmalara ve muhabbetlere sahne olan gecelerin sonuncusu 5 Şubat’ta Safi Meyhane’de yapıldı. 

Özel konuğun Harun Tekin olduğu gecede kahkahalar ve tabi Harun Tekin’le her telden muhabbetlerle güzel bir akşam geçirdik. Daha önce katılmadığım için her şeyin benim için yeni bir deneyim olduğu bu gece hakkında izlenimlerim bu yazının konusu. Böyle ortamlara ilk kez girince, benim ya çeneme vurur ya da büsbütün içime çekilirim. O gece çeneme vuran gecelerdendi. Zira takip edenler bilir, müzik söz konusu olduğunda çenem durmaz, aklımdan geçenin dilime düşmesi 5 saniye sürer. O gece müzik hayatımla ilgili alakalı alakasız başını şişirdiğim herkese özürler :)… 
Hararetle anlatıyorum
Gece benim için Harun Tekin’le daha kapıda karşılaşmamızla başladı. Sıcak bir selamlaşma ile masaya yöneldiğimizde grup çoktan yerlerini almıştı. Ben hemen çok sevgili arkadaşım Olcay Tanberken’in yakınındaki sandalyeye attım kendimi. Gecenin anlam ve önemine ve de mezelerine uygun olarak ilk kadeh “yeni rakı”larımızı tokuştururken ben yıllardır tanıyormuşum gibi olmuştum bile herkesle. Safi meyhane’ye de daha önce gitmemiştim, ancak servisi ve personelinin sıcak tutumları ile daha sonra da gitmeyi düşündüğüm rahat bir mekan. 

Masadaki diğer blog yazarlarıyla muhabbetin ardından Olcay'la eski albümlerden, yeni albümlerden, Sertab Erener'den, kliplerden, programlardan dem vuruyoruz. İnsanın frekansının aynı olduğu biriyle muhabbeti başka bir keyifli oluyor. Arada bir fırsatını bulup Harun Tekin’le muhabbetin yollarını gözetiyorum. İşte o fırsatlardan biri. Usulca eğilip, “Sizin benim için en özel şarkınız, Gül Kendine albümündeki “Bir” şarkısı,” diyorum, “herkes ‘Bir Derdim Var’ der Mor ve Ötesi denince, ama benim için ‘Bir’ şarkısı, üstelik albümün son şarkısı olmasına rağmen, çok başka bir yerdedir" deyip biraz mırıldanıyorum hatta (evet canlar, Harun Tekin’e Harun Tekin şarkısı söyledim :)) Seviniyor ve yakın zaman önce o şarkının İtalyanca'ya çevrilmiş bir versiyonunu dinlediğini ve şaşırdığını söylüyor. 
Olcay'la bir muhabbet anı...
Derken Harun Tekin masanın diğer tarafıyla muhabbete girerken biz de kendi kendimize muhabbet ediyoruz. Diğer blog yazarlarını tanımaya çalışıyorum. Bazıları doğrudan müzik blogu yazmıyormuş, hatta bir süredir yazmadığını söylüyor. Zaman zaman insanlar sigaraya inmek için dışarı çıkıyor ve işte fırsat, ben soluğu Harun Tekin'in yanında alıyorum. Kısmen heyecandan kısmen de çok fazla söyleyecek şeyim olduğundan bir bir aklımdakileri sıralıyorum. Ona “size bir eleştiri getirmek istiyorum Nilüfer düeti hakkında”, diyorum, “tabii ki” diyor, “çok isterim”. Ona Nilüfer düetinin pek beni tatmin etmediğini, çünkü bir uyumsuzluk olmasının yanı sıra, o vokalin hiç Mor ve Ötesi gibi tınlamadığını" anlatıyorum doğru kelimeleri seçmeye çalışarak, çünkü en çok çekindiğim şey, yanlış bir kelime söyleyerek insanları rencide etmek ya da canını sıkmak. Çok sıcak karşılıyor, “O şarkıyı ben söylemedim, Volkan söyledi. Aklımızda Eğrisi Doğrusu vardı, onu Manga aldı. kalanlar arasında birini yaptık, beğenmedik, sonra bu şarkı kaldı. Aslında bu şarkı gerçekten Mor ve Ötesi tarzı bir şarkı değil, ama kalanların içinden bu vardı. Biz de yapmaya çalıştık bir şeyler" diyor. Albümün genelinin beni tatmin etmediğini söyleyip, başka bir konuya geçiyorum. 2006 yılında ODTÜ stadyumunda Şebnem Ferah’la birlikte verdikleri Radikal’in 10. yılı konserinden bahsediyorum. Oradaki konuşmalardan bazılarını hatırlatıyorum, kısmen hatırlıyor, kısmen hatırlamıyor. Hatta bir ara Duman grubunun solisti Kaan’dan bahsediyor, “Kaan sahnede konuşuyorsa bir şey vardır, ben de sahnede konuşmuyorsam kesin bir şey vardır” diyerek sahnede konuşma yapma konusuna değiniyor. Zira biliyorsunuz, Harun Tekin düşünceleriyle, hayatta duruşuyla, yazılarıyla hayatın çok içinde olan, duyarlı biri.

Sonra Youtube meselesine ve tabi ki Eurovizyon meselesine değiniyoruz. Daha doğrusu ben değiniyorum, Harun Tekin sabırla dinliyor :). Harun Tekin iki meselenin de yakın zamanda çözümleneceğini düşündüğünü söylüyor. Çok da detaylı konuşmuyoruz bu konuyu. Son olarak benim zamanında çalıştığım bir müzik yarışmasında Mor ve Ötesi şarkılarından “Uyan” ile birincilik kazanan gruptan bahsediyorum. Derken sigara molaları biten insanlar yerlerine geri dönüyor ve ben de daha fazla sıkmamak için yanında ayrılıyorum. Gene de aklımdakilerin yüzde 90’ını sorup/söyleyip cevaplarını alabilmenin mutluluğunu yaşıyorum. 
Harun Tekin’in müthiş biri olduğunu düşünüyorum. Bir kere eleştiriyi kaldırabiliyor ve nezaketi hiç elden bırakmıyor ve en önemlisi dinliyor ve savunmaya geçmiyor. O öyle karşımdayken, sanki çok bilinen bir grubun solisti değil de, beraber müzik ve hayata dair her şeyi konuşabildiğimiz bir dostumuz gibi.

Gece gene muhabbetlerle sürüyor ve sonuna doğru Harun Tekin ve arkasından grubun bazıları kalkıyor. Tolga abi ve birkaç kişi kalıyoruz, “hadi" diyoruz, “bu gecenin hatrına ‘yeni rakılarımızı’ tokuşturalım. Bu arada Tolga abinin kitabından bahsediyorum, tebrik ettikten sonra, "çıkış zamanlaması manidar," diyorum (sebebi bende kalsın), “öyle bir zamanda çıktı ki, ayarlasan bundan daha doğru bir zaman olamazdı, bu kitap baş ucunda durmalı ve sindire sindire okunmalı" diyorum. Biliyorsunuz Tolga Akyıldız'ın "Özür Dilerim Çok Sevdim" kitabı çıktı, (aldınız değil mi?) Kitap şimdiye kadar genelde hep kadınların kadınlar açısından anlattığı aşkı ve ayrılığın erkek tarafını anlatıyor. Bir erkeğin kendini sorgulamaları, hesaplaşmaları, ayrılığı nasıl kaldırdığını ya da nasıl kaldıramadığını, isyanlarını… insanlığını anlatıyor aslında. Bence erkekler bu kitapta belki kendi içlerinde çözemedikleri soruların cevaplarını bulacak, kadınlara çoğu zaman ‘duygusuz ve odun’ dedikleri erkeklerin iç dünyasını anlamalarına bir kapı açacak...

Bu dip notu da ekledikten sonra gecenin sonuna geliyoruz. Tolga abiye bir kez daha teşekkür edip, bir dahaki buluşmada görüşmek dileklerimle oradan ayrılıyorum. Benim için güzel, faydalı ve mutlu olduğum gecelerden biriydi. Sizlere bu programlar oldukça yazmaya devam edeceğim.

Hiç yorum yok: